Eski kıtanın yeni Yahudileri: Müslümanlar

Siyasetten medyaya pek çok kurum ve kuruluş, İslamofobi'yi gündemine almamakta aksine popülist bir tavır takınarak, kitleleri İslam düşmanlığı etrafında toplamayı hedeflemekte.

Eski kıtanın yeni Yahudileri: Müslümanlar

İslamofobi, modern ve yeni bir kavram olarak görülse de, temel motivasyonu çok daha derinde yatan, geçmişi Batı’nın tarihiyle neredeyse paralel giden bir kavramdır. Batı tarihinde, önemli bir dönüm noktası olan ve Batı yayılmacılığının temelinde yatan Haçlı Seferleri’nin temel saikleri, Doğu’nun zenginliklerini düşman olarak görülen Müslümanlardan almak üzerine kuruludur. Yalnızca Müslümanları değil, Ortodoks Hıristiyanları ve Yahudileri de hedef alan Haçlı Seferleri'nin başarısızlığının ardından Avrupa kıtasında 'öteki' İberya yarımadasındaki Müslümanlar ve Yahudiler olur. Batı tarih yazımında 'reconquista' (yeniden fetih) olarak adlandırılan bu dönemde, Batılı zihin kendi ötekisini kökten yok etme ve toprağından silme imkânını keşfetmiştir.

İslamofobinin dini kökenlerinin temelinin atıldığı bu dönemin izleri, Batı’daki aşırı sağ gruplarda bugün dahi görülebilmektedir. Toplumun İslam’dan arındırılması ve yeniden fetih vurgusu Hollanda’daki İslam düşmanı Özgürlük Partisi Başkanı Geert Wilders’in de, Fransa’da aşırı sağın geleneksel temsilcisi Ulusal Birlik ve Le Penci hareketin de sınır coğrafyaları aşan ortak hedeflerindendir. İspanya’daki Müslüman varlığının bitirilmesinin ardından bir talan ve yağma düzeni olarak da görülebilecek Coğrafi Keşifler döneminde Batılı güçler hızlıca sömürgeci bir dünya düzeni kurmuşlardır. Sömürülen bölgelerdeki halklar ya toprağından edilmiş ya da soykırıma uğramıştır. Kalan topluluklar ise kültürel bir soykırıma tabi tutularak, asimile edilmeye çalışılmıştır. Aydınlanma dönemiyle modernleşen ve yasal bir hal alan sömürgecilik Batı’nın zenginleşmesinde başat rolü oynamıştır.

Bu dönem boyunca, Ernest Renan gibi ünlü aydınlanma filozofları, İslam’ı bilimsel gelişmeye ve ilerlemeye engel olarak görmüşler, İslam medeniyetini de Batı medeniyetinden geride görmeye başlayarak İslamofobi'nin felsefi temelini atmışlardır. Modernleşen sömürgecilik, pozitif bilimlerin ilerlemesiyle kendine bilimsel bir altyapı da bularak, ırkçılığı ve ayrımcılığı Batı biliminin içine yerleştirmiştir. İslamofobi'nin, dini, felsefi ve bilimsel sac ayaklarının bulunduğu bu düzen, Batı'nın sömürgeci ve kendine yabancı olanı ya yok eden ya da tek potada eriten düzeniyle sürekli kendini yeniden üretir. İşte bu sonu gelmeyen ve her geçen gün güç kazanan söylemin içinde İslamofobi bugün hiç olmadığı kadar önemli bir kavram ve Batı toplumunda yaşayan Müslümanlar için bir temel haklar ve özgürlükler sorunudur. Özellikle, 11 Eylül saldırıları sonrasında hızla güvenlikçi bir siyasete kayan Batılı güçlerin Orta Doğu’ya müdahaleleri ve kendi iç politikalarında izlemeye başladığı göçmen ve İslam karşıtı politikalar İslamofobi'yi tıpkı 1930’lu yıllarda temel siyaset yapma düsturu haline gelen Antisemitizm benzeri bir konuma getirmiştir.

Böylesi derin bir tarihselliğe sahip bir kavramın oluşturabileceği toplumsal tehditlere, ana akım siyasetin İslamofobik söylemleri benimsemesine ve Batı toplumlarında İslam düşmanlığının kamuoyunda muteber haline gelişine karşı hem bir ses çıkarılmalı hem de ortaya çıkan hak ihlalleri ve suçlar izlenmeli ve duyurulmalıdır. Batı’da izlenmeyen hak ihlali artık yok hükmündedir. Dolayısıyla siyasetten medyaya pek çok kurum ve kuruluş, İslamofobi'yi gündemine almamakta aksine popülist bir tavır takınarak, kitleleri İslam düşmanlığı etrafında toplamayı hedeflemektedir.

Edward Said’in Oryantalizm kitabında açıkladığı, Batı’nın Doğu’yu kafasında tasarlayarak, kendini tanımlaması, İslam düşmanı söylemler için de geçerlidir. İslamofobi, İslam’ın İslam’ı tanımayanlar ve ona karşı nefret besleyenler tarafından tanımlanması ve kamuoyunun da buna göre tasarlandığı pek çok unsuru içinde barındıran bir kavramlar birliğidir.

Bu noktada İslamofobi’nin zihinsel ve tarihi gelişiminin fikri takibinin yapılması kadar güncel vakalar da izlenmelidir. Haber yazımında ve gündem takibinde İslam düşmanlığı farkındalığı bugün hiç olmadığı kadar hayatidir. İslamofobik farkındalık ve takip başlı başına bir medya dalı haline gelmektedir. Bu sebeple bu analizde Avrupa’nın genel siyaseti açısından önemli ülkelerinde gerçekleşen İslamofobik kırılma noktalarının ana hatları ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır ve bu aynı zamanda İslamofobi farkındalığının metotları ve imkânlarının belirlenmesi için de yararlı olacaktır.

Avrupa’da İslamofobi ile ilgili rakamlara geçmeden önce şunu da belirtmek gerekir ki yükselen İslam ve göçmen karşıtlığı merkez sağda siyaset yapmak isteyen partilerin de politikalarını etkilemekte. Merkezde siyaset yapan partiler, yükselişte olan aşırı sağcı hareketlerin kendi seçmenlerini etkilememesi ve ellerinden almaması için söylemlerini sertleştirerek popülist çizgiye her geçen gün daha fazla yaklaşıyor. Bununla beraber, aşırı sağcı ve popülist oluşumların söylemlerinin İkinci Dünya Savaşı öncesi gibi ‘kaba ırkçı’ şekilde olmadan İslam ve göçmen karşıtlığını meşrulaştırmaları ve bu söylemlerini ekonomik, yasal ve kültürel alanlarda mantıki bir çerçeveye oturtma girişimleri merkezde yer alan seçmen ve vatandaşları ikna etmelerini kolaylaştırıyor. Sorun bu haliyle normalleştiriliyor ve çözülmesi günden güne güçleşiyor.

Güncelleme Tarihi: 12 Ağustos 2021, 14:33

Avrasya Aktüel Haber Merkezi

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER